6325 sayılı Kanun uyarınca, Arabuluculuk, “sistematik teknikler uygulayarak, görüşmek ve müzakerelerde bulunmak amacıyla tarafları bir araya getiren, onların birbirlerini anlamalarını ve bu suretle çözümlerini kendilerinin üretmesini sağlamak için aralarında iletişim sürecinin kurulmasını gerçekleştiren, tarafların çözüm üretemediklerinin ortaya çıkması hâlinde çözüm önerisi de getirebilen, uzmanlık eğitimi almış olan tarafsız ve bağımsız bir üçüncü kişinin katılımıyla ve ihtiyarî olarak yürütülen uyuşmazlık çözüm yöntemini” ifade eder. Arabulucu ise, Kanun ile öngörülen arabuluculuk eğitimini tamamlayıp arabuluculuk sınavında öngörülen başarıyı sağladıktan sonra arabuluculuk siciline kaydedilmiş bulunan ve yukarıda tanımlanan arabuluculuk faaliyetini yürüten, hukuk fakültesinden mezun olmuş ve en az 5 yıllık mesleki deneyime sahip gerçek kişidir.
Yabancılık unsuru taşıyanlar da dâhil olmak üzere, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri iş veya işlemlerden doğan özel hukuk uyuşmazlıklarının çözümlenmesinde arabuluculuğa başvurulması mümkündür. Anılan uyuşmazlıklara, bunlarla sınırlı olmamak üzere, ticari uyuşmazlıklar, sözleşmeden kaynaklı uyuşmazlıklar, boşanmanın mali sonuçları, miras ile ilgili uyuşmazlıklar, kiraya veren-kiracı uyuşmazlıkları, işçi-işveren uyuşmazlıkları, tüketici hukukuna ilişkin uyuşmazlıklar örnek olarak gösterilebilir. Aile içi şiddet iddiasını içeren uyuşmazlıkların arabuluculuğa elverişli olmadığı açıkça düzenlenmiştir.
Arabuluculuk genel itibariyle gönüllülük esasına dayansa da, İş Hukukunda zorunlu arabuluculuk öngörülmüş olup, işçi veya işveren alacağı, tazminatı ve işe iade talepli uyuşmazlıklarda dava açmadan önce arabuluculuğa başvurulmuş olunması ve uyuşmazlığın arabuluculuk ile çözüme kavuşmamış olması zorunlu hale getirilmiştir.